28 Haziran 2012 Perşembe

ÖĞRETMEN OLMAK







Üniversite sınavından çıkıp, tercih yaptığım zamana kadar öğretmen olmayı hiç düşünmemiştim. Her zaman bana göre değil derdim, ya da tek düze meslek vesaire... Ama nasıl olduysa oldu tercihlerimin çoğunu eğitim fakültelerinden yana kullandım. Sonuçların açıklandığı ve ileriki dört yıl boyunca da '' Ben sanırım istemiyorum.'' deyip durdum ta ki zamanı gelip de o sınıf havasını alana kadar.
O masum hayatların içine girdikçe, onların karşılıksız,saf sevgilerini gördükçe '' İyi ki...'' demeye başladım.
   
 Etrafında sinirini bozan  idari amirler, gereksiz bir sürü insan ya da insan dahi demeyeceğin türden yaratıklar olsa da güzel gülüşlerin ördüğü sağlam kaleleri yıkamazlarmış bunu gördüm.
 Canının çok sıkkın olduğu bir anda doğru düzgün çiçek yetişmeyen bir bölgede senin için arayıp topladıkları üç beş kır çiçeği seni sevdiceğinden gelmiş gibi mutlu edermiş, ellerini bağlayıp ceketine sarılarak tuttuğun bahçe nöbetinde  ''Üşüdünüz sanırım.''  denerek sunulan çay içinin en derinlerini ısıtırmış.
  

  Okulun ilk gününde tanışmak amaçlı sordukları ve öylesine cevapladığın doğum gününün bir çok yakının tarafından unutulduğu halde uykulu şiş gözlerle girdiğin sınıfta  hatırlanıyor olması o şiş gözleri dolu dolu edermiş.
 '' Kız arkadaşlarınıza burs sağlanması amacıyla fotoğraf yarışmasına katılacağız çocuklar, sizler benim modelim olacaksınız.'' dediğimde canla başla fikirler yürütüldüğünü ve derece aldığımızı söylediğimde: '' Arkadaşlarımız şimdi okula gidebilecek mi yani ? '' diye gelen soruya olumlu cevap verince sınıfta kopan alkış ve yüzlere yayılan gülümseme tüm gün gülümsemeni sağlarmış, buna bir de Adem'in:
 
'' Ben menajer tutacağım artık öğretmenim, ünlü oldum.'' diye ciddi ve bir o kadar saf konuşması eklenince gülümseyişin ikiye katlanırmış.
                             
En sinirli olduğun anda ya da dokunsalar ağlayacak gibi olduğun zamanlarda bazen aptal halleri, bazen şaşkın bakışları, bazen abidik gubidik yorumları, bazen sınav kağıtlarındaki garip cevapları seni gülümsetebilir, mutlu edebilirmiş.

Ve hayat mutlu anlardan ibaretmiş. Mutlu çağlar değil, yalnızca mutlu anlar varmış. Öğretmen olmak bu anları sıkça yakalamakmış, öğretmen olmak MUTLU anlardan U-MUTLU ÇAĞlar yaratmakmış.
                               
                                     



2 Haziran 2012 Cumartesi

ASLA KEŞKELERİM OLMADI


Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim.
Ne hissettiysem onu söyledim,onu yaşadım.Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.Asla keşkelerim olmadı.Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler ,bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım,, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu .Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.Bir insanın kaybının ne olduğunu bilemedikleri için. Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.
Can YÜCEL

 

afet-i devran-edebik. Design By: afet-i devran

fencing