6 Ağustos 2012 Pazartesi

ACIMAK


-Canının acısını nasıl anlatır ki insan? Kendisi kadar karşısındakini acıtarak mı?

-Bilemezsin ki ne kadar acıttığını. Ne yaparsan yap, ne söylersen söyle herkes kendi yaşadığının acısını bilecek elbet, ve kim ne kadar acı çekerse çeksin en büyük acıyı kendisinin bilecek.
 Sustum. Baktım,bakıştık... Acılarımızın içinde sıkışıp kalmıştık.

-Sorun buydu belki de... Kendini bilmez bir egosantrizm içinde "BEN" in fosforlu kalemlerle üstünden geçildiği, herkesin "BEN"cil, herkesin"EN" çok bildiği(!), herkesin "MÜKEMMEL"(!)olduğu bir dünyada yaşamak.
Kendini anlatmayı geç, kendini anlamaktan bir halt anlamayan koca bir güruh...

-Birbirinden farklı milyonlarca dünya,aynı sahnede pek çok başrol...Daha farklı bir şey bekleyemezdik sanırım.

 Durdu,duruştuk.Söylemek istediğimiz başka başka şeyleri kovuşturduk.

-Oysa her gün anlatıyorum.Hayatlarında gerekli ya da gereksiz bir çok şeyi.Ortacı,bağlacı
...
Acıyı anlatamıyorum,acımı anlattıklarıma katıyorum. Acıdıkları kadar anlıyorlar.Dizlerindeki kabuk bağladıkça kopardıkları yaranın acısı kadar,topun hızla çarptığı yerin acısı kadar,mahallede girdiği kavgada yenilmenin acısı kadar,sonrasında kafasına atılan dikişin acısı kadar anlıyorlar.

Güldü,gülüştük...Gülüşlerin ardında gizlice acılarımızı bölüştük.

-Anlatmak zordur,anlatılanı anlayabilmek daha da zor.

 Anlamıyordum,anlatamıyordu ya da. Belki her ikisi de.

-Anlatma,sev.

-Sevmek acıtır.Acı anlatılmaz,anlaşılmaz.

-Acını sev.

Sevdim,seviştik. Sevdikçe acıdık,acıdıkça büyüdük.
Sevdim,seviştik. Büyüdük derken aslında içimizdeki çocukla çeliştik.
              
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

afet-i devran-edebik. Design By: afet-i devran

fencing